Mega kentlerin en büyük sorunu bütün dünyanın kendi çevresinde döndüğü hissini vermesidir. Bir şekilde mega kente 10 cm kar yağması o kentte hayatı kilitler ve onlarca gün bu konu üzerine tartışmalar yaşanır. Mega kentin trafik, asayiş sorunu vs. derken onların sorunları bütün ülkenin sorunuymuş gibi algılanmaya başlar. Mega kentte yaşamak bir müddet sonra insanı narsist biri haline dönüştürür ve o kişiyi gerçeklikten koparır.
Görev yaptığım yıllarda çok kullanılan bir tabir vardı: Güneydoğu’yu, İstanbul Boğazı’ndaki yalısında viskisini içerek yorumlamak... Son dönemde buna bir de internet üzerinden olayları anlamak vasfını eklemek gerekiyor. İnsana dokunmadan, ülkenin her tarafında yaşananların nasıl algılandığını fark etmeden sonuçlara ulaşmaya çalıştığınızda büyük yanılgılara da sebebiyet veriyorsunuz. Araştırma şirketlerinde sonuçların doğru çıkmasındaki en önemli etken doğru deneklerin seçilmesi ve doğru soruların sorulmasıdır. Bunları yapmadığınızda o yüzde 3’lük yanılma payının çok çok üzerine çıkmaya başlarsınız. Bu mega kentte Anadolu’yu gezmeden yazı yazmaya çalıştığınızda başınıza gelen de araştırma şirketlerinin başına gelenle aynısı olur. Her yazınız sizi mahcup eder. Seçimleri yanlış tahmin edersiniz. Sorunları daha büyük algılarsınız ve her defasında doğru sonuca bir türlü ulaşamazsınız.
***