Geçen hafta dokunulmazlıkların bir kereliğine kaldırılmasıyla ve anayasa değişikliğine gidilmesiyle ilgili olarak oylamalar yapıldı. Sonucunda referanduma gidilmeden değişiklikler kabul edildi. Bu değişikliğin hukuki boyutu çok tartışıldı ve hukukçular bu konuda ikiye ayrıldılar. Ben bu tarafını hukukçulara bırakarak işin biraz etik kısmında kalmak istiyorum. Demokraside, siyaset yapmanın amacı olarak birçok tanım oluşturulabilir. Ama sanırım şöyle bir tanım üçüncü dünya ülkelerinde bile yapılamaz. Siyaset demokrasi dışı yöntemlerin legalleştirildiği bir araç olarak kullanılamaz. Bunu ister terör olarak, ister ayrılıkçı bir hareket veya bir isteğin topluma zorla empoze edilmesi olarak algılayın. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına karar verildi. Ancak bu arada dokunulacak bazı kişiler, olayı idam sehpasına yürüyeceklermiş gibi lanse etmeye çalıştılar. Burada yaşanacak olan yalnızca hukukun önüne çıkarak kendini savunma hakkının verilmesiydi. Dokunulmak istenen kişiler… Size yalnızca hukuk dokunacaktı. Fakat yargılanacağız konuların içinde yer aldığınız terör örgütü maalesef bizlerin değerlerine dokunmakla kalmadı. Evlatlarımızı, sevdiklerimizi ve hayallerimizi de elimizden alıp gitti. Yıllardır bir karabasan gibi ülkenin üzerine çöktüğünden demokrasi ile ilgili bir açılım yapılmaya çalışıldığında, bunun terör örgütünün işine yarayıp yaramayacağı tartışıldı ve hep ertelendi. 100 milyarca dolar boşa gittiğinden ilerlemenin rezervleri boşa harcandı, gençlerin elindeki gelecekleri bırakın dokunmayı, hiç var olmadı.