Tarih kitaplarımız savaşmayı iyi bildiğimiz ama anlaşma yapmayı bilmediğimizle ilgili eleştirilerle doludur. Savaşta kazandıklarımızı masada kaybettiğimiz ifade edilir. Gerçekten bu hep böyle midir ? Öyle olduğu iddia edilen onlarca örnek sayılabilir. Ben buradan tarihe dönük eleştiriler yapan biri olmayacağım. Yakın tarihimizi masaya yatırmayı tercih edeceğim. Özellikle de ekonomi savaşları ile neler kaybettiğimizi ve ona yöneltilen saldırılardan bahsetmek istiyorum. Bu konu ile ilgili en önemli kitaplardan biri “bir ekonomik tetikçinin itirafları” adlı olanıydı. John Perkins, kitabın girişinde şu ifadeyi kullanıyordu: “Ekonomik tetikçi dediğim kişiler, birçok ülkeyi trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Bu kişiler, Dünya Bankası, Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı ‘yardım’ kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet vardır.