Amerika Birleşik Devletleri’nin yapmış olduğu son iki hareketi nasıl algılayalım? Önce bazı ülkelerden havayolları aracılığıyla ABD’ye gidecek yolcular için bir karar alındı. Bu karara göre uçağın kabinine cep telefonundan büyük elektronik eşya sokulmayacaktı. Yani tablet ve bilgisayarlar bagaja verilecekti. Bu kararın hedefindeki ülkelerden biri Türkiye, şehirlerden biri İstanbul ve şirketlerden biri Türk Hava Yolları’ydı. ABD’nin bu karar ile İstanbul’u ve onun nezdinde Türkiye’yi güvensiz ülke görüntüsüne sokmasını nereye koyalım?
Ardından Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, Rıza Sarraf soruşturması kapsamında önce New York’ta John Kennedy Havalimanı’nda gözaltına alınıp ardından tutuklandı. Çıkarıldığı mahkeme tutukluluk halinin devamına karar verdi. ABD’de neden bu şekilde kararlar ardı ardına alınmaya başlandı?
***
Birazcık geçmişe gidelim… Özellikle ABD’de yapılan terör saldırılarının neredeyse tamamının ABD vatandaşı olan kişiler tarafından gerçekleştirildiğini unutmamak gerekiyor. Yani bir bölgeden uçağa binerek gelip eylem yapan kişi sayısı yok denecek kadar az. İşin içinde güvenlik kaygıları var demek için ne yeterli bir delil ne de istatistik bir sonuç var. Bunu güvenlik tabanlı bir önlem olarak görmek mümkün değil. Arkasından Rıza Sarraf olayını yaşadık. İran’a uygulanan ABD ambargosunu deldiği için gözaltına alınıp mahkeme karşısına çıkartıldı. Soruşturma devam ederken Sarraf olayıyla bağlantılı olarak Halkbank Genel Müdür Yardımcısı da şok bir kararla tutuklandı. Bu olayı neye benzetelim veya nereye koyalım? İsterseniz buna da geçmişte böyle bir şey ABD’de yaşandı mı diye bakalım.