Irak’ta yaşanan olaya yurt dışında isim konulmuş: ‘Musul Battle’. Sanki yeni bir oyun ismi gibi anlatmaya başlamışlar. Aslında onlar için burada yaşananlar hep bir oyundu. Onlarca savaş filmi ve bilgisayar oyunu yapıldı. Burada yaşananları da bu filmler üzerinden okumaya başladılar. Öyle olunca da hakla oynanan sonsuz bir oyun gibi geldi burada yaşananlar. Ama hiç düşünmediler ki Irak ve Suriye’deki sivillerin bir tek oyun hakları vardı o da başkaları tarafından kullanılıyordu. O hakları hiç kullanmadan milyonlar aramızdan koptu gitti. Diğerleri de ya mülteci oldu ya da ülkesinde oradan oraya savrulan garipler...
***
Iraklılarla konuştuğunuzda size söyleyecekleri tek söz vardır. ‘Biz dünyanın en uzun savaş altında kalan ülkesiyiz’ derler. Bunu söylerken de ülke içindeki iç çatışmaları saymazlar bile. Onlar 1980’de başlayan Irak-İran Savaşı’nda kalmışlardır. Sekiz yıl süren savaşın sonunda bu kez Kuveyt’in işgalini daha sonra 1991’de başlayan ve 2003’e kadar süren ambargoyu ve hergün bombalanan bir tesisi seyretmiş bir halktır. Bu nedenle de bir süre sonra neden ve sonuç ilişkisini çoktan kaybetmiştir. Bu yüzden de 2003’te gelen işgal kuvvetlerini Saddam’dan kurtaran olarak karşılayabildiler. Askerler Bağdat’ta Saddam’ın heykelini yıktıklarında ayaklarından çıkardıkları terlikle heykeli dövdüler. Demokrasi getirmek için geldiklerini söyleyenlerin sözlerine inandılar. Çünkü savaşın ismini öyle koymuşlardı, “Irak ‘ı özgürleştirme operasyonu”... Onlar da özgürleşeceklerini düşünmüşlerdi.
***
Şimdi yıllar önce yazdığım bir yazıdaki konuyu tekrar hatırlatmakta yarar var. Brezilyalı bir tarih hocası öğrencilerine Kristof Kolomb ile ilgili bir kompozisyon hazırlamalarını ister. Öğrenciler de ödevi hazırlayıp bir hafta sonra hocasına teslim ederler. Sıra notların açıklanmasına geldiğinde bir öğrencinin düşük not aldığı görülür. Öğrenci hocasına itiraz eder ve neden düşük not aldığını sorar. Hoca bilge tavrıyla başlığı gösterir, “Amerika’nın Keşfi”.