Toplumu korkutmak istiyorsanız veya ilerlemesini, bilgilenmesini istemiyorsanız yapacağınız tek bir hamle vardır. Herkesin gözünün önünde olan, saygı duyduğu, bilgilendiği, örnek aldığı insanları hedefe oturtursunuz.
Ergenekon, Balyoz süreçleri dahil olmak üzere bütün kumpas davalarında gözümüzün önünde, hepimizin çok değer verdiği insanlar ve kahramanlar linç edilirken esasında yaşadığımız neydi? Bu yazımda değinmek isterim.
Aslında linç edilen geçmişte kalan kahramanlarımız değildi. Onları örnek alan ve herhangi bir tehlike anında öne atılacak olan ve onlara saygı duyan yeni kahramanlardı. Aslında o gün öldürülenler, unutturulmaya, itibarsızlaştırılmaya çalışılanlar açıkçası geçmiş kahramanlar değil, doğacak olan çocuklar, kahramanlardı.
***
Her kurumun içerisinde örnek alınan insanlar vardır. Her kurumun içerisinde günahıyla-sevabıyla saygı duyulan insanlar vardır. Lider olarak görülenler vardır. Bu insanlar o kurumlar için aslında birer hafıza, aslında birer bağdır. Psikolojik harekâtın önemli kurallarından bir tanesidir bu. Kurumları yok etmek istiyorsanız, tarihi dokusuna zarar vereceksiniz. Tarihi dokusu dediğiniz binanın taşları değildir. Onu oluşturan değerlerdir, vefadır, saygıdır. Bunu yok ettiğinizde birbiriyle sıkı sıkıya sarılmış olan ve sarılması gereken kurumlar dağılmaya başlar. Bunu da çok hızlı yapmanıza gerek yoktur. Çünkü karşımızdaki kurtlar uzun mesafeli koşuculardır ve uzun mesafeli koşularla yormaya çalışırlar.
Yavaş yavaş, sinsi sinsi...
Bütün mücadele burada başlıyor ve bizim en çok beğenmediğimiz yönümüzü kullanıyorlar: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” Vallahi açık ve net söyleyeyim; bugünkü teknolojide, bugünkü bilgi kirliliğinde ateş olmayan yerden duman çıkartabilirsiniz.
Yapılması gereken tek şey açıkçası geçmişteki kahramanlarımızla tekrar helalleşmek. Onları eğer yaşıyorlarsa önemli görevlere getirmek, eğer hayatta değillerse ailelerinden özür dilemek ve toplumun önüne tekrar idol olarak koyabilmek gerekir.