Said Nursi “cemaat”ten “ümmet” kavramını anlıyordu. “Millet-i İslam” ya da İslam ümmeti neyse, onun cemaatten kastı da oydu.“Cemaat” onun gözünde kendi haricindeki her kesimi dışlayan, tekel oluşturmak isteyen bir “sosyolojik” vaka değildi.
Nursi'nin kullandığı anlamıyla “cemaat”, zaten ideolojik çağrışımları olmayan, “cem olmak” yani “birlik” bilincini işaret ediyordu. Bu birliğin karşıtı ise, “millet-i küfür” idi.Arkasından “ehl-i dünya” yani dünyevi yaşamı benimseyenler ve ateistler geliyordu.Ateizm konusunda Nursi, hayatı boyunca dehşetli bir cephe almıştı.Risalelerin gücüne öyle inanıyordu ki, bir Risale talebesinin bir yerdeki varlığı, oranın fethi için yeterli olabilirdi. Ayrıca ümitliydi de: Bir yanda Risale talebeleri vardı, diğer yanda Risale talebesi adayları.
Paramparça olan Osmanlı'nın çöküşünü gördüğü için de Batı'ya karşı bu birlik hayati öneme sahipti.“Eski Said” olarak siyasetle yakından ilgilenmesi bu nedenleydi. Said Nursi, hayatının evrelerini üçe ayırmıştı. “Eski Said”, “Yeni Said” ve “Üçüncü Said.”
Nursi 45 yaşına kadar olan hayatını “Eski Said” dönemi olarak ifade etmiştir. “Eski Said”in algısında İslam'a hizmet için siyaseti kullanmak vardı. Bu dönemde, okudukları ve yaşadıklarını yorumlama ağır bastı. Hem Osmanlı ve TC dönemindeki gelişmeler ve siyasi karmaşalar bu fikrini değiştirmesine neden oldu ve siyasetten el çekti, hem de “siyaseti, gazeteyi ve sigarayı” bırakmıştı.
Eski Said'in “Yeni Said”e evirilmesinde, Said Nursi'nin siyasette yaşadığı sıkıntılar yanında Abdulkadir Geylani'nin etkisi oldu.“Gaybın Fetihleri” isimli eserin bu kararda esaslı bir etki yaptığı ifade edilir. Ayrıca Eski Said, “iman hakikatlerini” anlatırken pozitif bilimlerin delillerini İslamî konulara açıklamada kullandı. Nursi, Eski Said ile Yeni Said dönemlerini özetlerken “Eski Said, daha ziyade akli gidiyordu, Yeni Said ise ilhama da mazhardır, akıl-kalp ittifakıyla hareket eder” demiştir.
Yani Nursi, bu dönem aklın verileri ile nakil (yani Ayet ve Hadisleri) vasıtalarını açıklarken, bu dönem tasavvufla buluşmasına vesile olmuştu. 1948'deki Afyon hapsinden sonraki hayatını ise “Üçüncü Said” dönemi olarak ifade etmiştir.Bu dönemden sonra da Demokrat Parti'ye destek verdiği bilinmektedir.Bu dönemdeki cemaat algısı da Tek Parti dönemine yönelik birlikte hareket etme algısıdır.