Metin Boşnak Milat Gazetesi

Said Nursi ve “Simulacra” (1)

Ülkemizde Said Nursi ve Nurculuk konusu en netameli konulardandır.  Bu nedenle, Nursi'ye dair yazmak ya mutlak bir tahkire ya da mutlak takdire mazhar olacaktır. Aslında aynı şeyi Osmanlı-Cumhuriyet, Necip Fazıl-Nazım Hikmet ekseninde de...

22 Haziran 2017 | 1.520 okunma

Ülkemizde Said Nursi ve Nurculuk konusu en netameli konulardandır.  Bu nedenle, Nursi'ye dair yazmak ya mutlak bir tahkire ya da mutlak takdire mazhar olacaktır. Aslında aynı şeyi Osmanlı-Cumhuriyet, Necip Fazıl-Nazım Hikmet ekseninde de görmek mümkündür.

Çoğu zaman ötekine vurmak için berikini yüceltmek garabeti Türk kültür ve kült hayatının yapı taşlarındandır. İşin ilginç yanı, Mustafa Kemal Osmanlı'yı Osmanlıcılardan; Necip Fazıl, Nazım Hikmeti Türk solundan daha iyi okur ve anlardı. Akif ve Neyzen Tevfik arasındaki farklar da onları hasım yapmadığı gibi, aynı medeniyetin farklı tayflarının barışıklığını ifade ediyordu.

Algılama ve yorumlamadaki sıkıntıların özünde ülkemizde Das Kapital ve Komünist Manifesto okumadan sosyalist; Risaleleri okumadan Nurcu; Nutuk ve onu yazdıran tarihsel arka planı umursamadan Kemalist ve anti-Kemalist; Üç Tarz-ı Siyaset ve Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak gibi eserleri okumadan milliyetçi veya anti-milliyetçi; Burke, Mill ve Hayek bilmeden liberal olmak yatmaktadır. Buna Kur'an-ı Kerim ve mealini okumadan “İslamcılık” yapmayı da eklemek mümkündür. Hatta bazı sürümlerde “insanların sapıtması endişesi” ile mealler yasaklanır.

Okunanların çoğu “dava” içindir. E, ortada dava olunca, okunan da silah hükmünde, kelimeler kurşun tarzında olmaktadır. Hâlbuki her kitap kendince bir mahbestir; hepsine girmek, ama çıkmak da lazımdır. Çıkamadığız zaman biri hapseder, ama içerdeki mumlar güneş ışıkları gibi gelir. Okumak eylemi, okunandan çıkan yorumla aslında yeniden yazma gibidir. Ancak “ötekine” cevap vermek için yapılan okuma ötekinin sorduğu soruyla kendini sınırlar. Artık kitap da, okuyan da farkında olmadan öteki için okumakta ve aslında öteki olmaktadır.

Daha da vahim olanı, karşı mahallenin eleştirilen yönlerini anlatırken, aslında o mahallenin özelliklerini zamanla içselleştirmek en sık rastlanan çelişkidir. Çünkü çoğu zaman sorun hakkaniyet ve adalet değil, “sistemden” şikâyet değil, sistemin musluklarının “bize" akmamasıdır. Angel Heart filmindeki gibi, sonuçta katili arayan dedektif aslında katilin kendisi olduğunu fark eder; kabileler ve kültler arası savaşım öylesine bir bumerang etkisi yapar.

Ülke içindeki fikirlerin çıkışı, yanılsaması, yakınsaması ve içselleştirilmesinin nedenleri tarihten ve diğer ülkelerden soyutlanarak ele alınır. Tarihsel olarak öncül-ardıl kalktığı gibi, cümle ya da paragraflar hatta kitaplar arası öncül-ardıllar da kalkar. Bağlamdan çıkarılan fikirler, başkalarını bağlamak için urgana benzemeye başlar. Bütüncül bakış olmayınca, ağaç orman olur; orman da idam sehpası.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ülkücülük böyledir!(3) 10 Ağustos 2017 | 1.033 Okunma Ülkücülük böyledir!(2) 06 Ağustos 2017 | 521 Okunma Ülkücülük Böyledir! 03 Ağustos 2017 | 1.169 Okunma Yabancılık hissi 30 Temmuz 2017 | 373 Okunma MHP ve Kurultay (4) 27 Temmuz 2017 | 606 Okunma