İki haftadır gündemde olan bir yürüyüş var: “Adalet yürüyüşü. ” CHP liderinin başını çektiği yürüyüş Ankara’dan İstanbul’a doğru ilerliyor. Yolda molalar veriliyor, katılımlar oluyor, yorulanlar dinleniyor, arada bir sloganlar atılıyor ve heyet İstanbul’a doğru yaklaşıyor. Yürüyüşün başlığı güzel: Adalet. Lâkin bu yürüyüşün başlatılmasına sebep olan, CHP liderini harekete geçiren şey biraz vahim bir suçlama içeriyor: “Devlet sırrının ifşâsı” suçlaması içinde yer alan bir gazeteci/milletvekilinin yargılanarak tutuklanması. Neden şimdiye kadar açık hak ihlâllerinin vuku bulduğu bir ülkede bu yürüyüş yapılmadı da şimdi bu vahim suçlama üzerine yapılıyor derseniz muhatapta bunun bir cevabı yok. Yürüyüşün eklem ve bileşenlerine bakıldığı zaman -samimi adalet talebinde olanlar elbette vardır- orada da bir şekilde terörle ilintili unsur ve yaklaşımları görmek mümkün. Diğer taraftan ülkenin içinden geçtiği süreç bir yana, Afrin gibi sıcak temas noktalarında; milletin, devletin bekâsını ilgilendiren gelişmelerin yaşandığı bir zamanda bu yürüyüş zamanlama bakımından biraz ‘manidar’ bulunuyor. Bununla birlikte adalet yürüyüşünün içeriği pek doldurulamayıp bu yürüyüş şu veya bu sebep için araçsallaştırılsa da farketmez, yürüyüş korunmalıdır. Yola tezek dökme vs kabilinden sululuklara izin verilmemelidir ve hoş görülmemelidir.