Adamım ufukta beliren yerel seçimlere bakarken düşünüyordu: Acaba hangi belediye başkanı aday adayının ufkunda çeşmeleri şıkır şıkır akıtmak gibi bir düşünce vardı? Yahut var mıydı? Bir yerel yönetici kendi beldesindeki çeşmeleri bile akıtamıyorsa başarılı sayılabilir miydi? Çeşmelerin akması ile akmaması arasındaki uçurumda kaç bin cümle kurulabilir ve bu cümleler sonuçta neyi işaretlerdi? Düşünüyordu adamım: Acaba yerel seçimler için kolları sıvayan aday adaylarından kaçı seçilip koltuğa oturmasının ardından halka yabancılaşacak, bazı araçların, bazı imkânların, bazı düzenlemelerin doğal hakkı olduğunu düşünüp roketinin rotasını karanlık uzaylara çevirecekti? Adamım sürdürüyordu düşünmesini: Her yanı denizle çevrili bir şehirde, şiddetli bir yağmur yağınca denize 30 metre mesafedeki suların arabaları yutmasını önleyecek bir çözüm yok muydu acaba sayın aday adayının sayın zihninde? Ve “neden” diye sorup düşünmesini sürdürüyordu adamım: Neden bir şehrin bütününde 100 metre sorunsuz, estetik, sağlam, çatlayıp patlamamış bir kaldırım bulunamaz? Üstelik her yıl yenilenmelerine rağmen? 100 metrelik kaldırımın ne malzemesi uyar birbirine, ne üslubu, ne işçiliği. Ve düşünmeyi sürdürüyordu adamım çaya tek şeker atarken: Her yerel yönetimin kendi başına amerikayı keşif çabaları da nedir öyle? Bu nasıl bir israftır mirim. Yerel yönetimler arasında bir gözetleme ve koordinasyon kulesi kurulup, iyiyi yayma, anlamsızı def konusunda bir mekanizma kurulamaz mı? Ve adamımın şöyle mırıldandığını duydum ikinci çayını içerken: Dinle dostum; yerel seçimlerin ve oradaki iyi idarenin seni nasıl merkeze taşıdığını ve küresel ölçekte bir çıkışın da rampası olduğunu unutma. Tersi de böyle. Yerel başarısızlık ve ‘kendine yönetim’ merkezi de aşındıran ve altını boşaltan bir sürece dönüşüverir. Bu yüzden merkezin bir aygıtı olan Sayıştay raporlarındaki tesbitlere kulak ver, gereğini yap. Gereğini yap ki halka hizmet diye yola çıkan, ama –insan bu- bir derebeyine dönüşme potansiyeline de hep sahip olan yerel adamlar –binlerce farklı ölçekteki benmerkezler- şey yapmasın, ya da bilemiyorum. Ben üçüncü çayımı içer, kalkar giderim. Sonra gerçekten de kalkıp gitti adamım. Mevsim sonbahardı.