Bir defa daha sığ sularda atılan kulaçların bakanları bile yorduğu günlerden geçiyoruz. Yorucu bir şey bu gerçekten. Sonu gelmeyecek bir hır gür. Hukukun bu defa da ideolojik olarak araçsallaştırılıp sopaya dönüştürülmesi de tuhaf mı tuhaf. Olmasa iyiydi ama, ülkemizde bir çok konuda bagajlarla konuşmak bir tür millî spor olageldi. Ceza kanunundaki maddelerin lafızları diğer hukuk dallarının madde lafızlarına göre biraz daha keskindir. Mümkünse muğlâklığa yer bırakılmaması; bir söz ya da eylemin suç teşkil edip etmediğinin net olarak belirlenmesi, bu alanın hukuk tekniği bakımından olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Hafta sonunu “savcılar göreve” korosunun kesintisiz cazlarıyla geçirdik. İdeolojik savrulma ve körlükler üzerinden kaba, rijit söylemlerin istikametinin milim şaşmadığını gördük ve şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Neden öyle bağırıyordu savcıları göreve çağıran kimseler? Savcılar görevini bilmiyor mu? Türkiye’de kimi ceza kanunlarının sınırı hâlâ ideolojik muğlâklık duvarlarıyla örülü.