Her yıl olduğu gibi bu yıl da eksilerek girdik Ramazan’a. Bazıları yok aramızda ve artık olmayacaklar. Bazıları cennete gitti de ondan, Filistin’deki 62 Müslüman gibi. Ramazan’ın latifeleri, şenlikleri, hikmetleri de sökün ederdi Hilâl’in görünmesiyle birlikte. Zaten hazırlık epey önceden başlardı evlerde, çarşıda, mâbetlerde, gönüllerde. Hayat başka bir akışa teslim olurdu, belki yine oluyor, bilemiyorum. Çok mu yorulduk? Ne yaptık ki? Her ekranda, her meydanda bir Ramazan ‘coşkusu’ işte, daha ne istiyorsun deme bana. Sen de biliyorsun coşku olmadığını. Coşku kurgulanmaz. Seçim gürültüleri, zulmün küresel ölçekte ayyuka çıkması, müslüman coğrafyalarındaki boğucu/öldürücü hava… Zeytini ve hurmayı, iftarı ve sahuru bir sis bulutunun arkasına mı sakladı? Her şeyin sahiciliğinden yalnızca çocuklarda kalmış gibi bir şey.