Adamım kalabalık bir öyküye girdi. Öldürdüler. Bu bir öykü mü? Belki de dünyanın kendisi öyle, çok kalabalık, çok uzun bir öykü. Giren herkesin ölümüyle sonuçlanan ve kaçınılamayan bir öykü. Kanlı ihtirasların, tuhaf trajedilerin, inanılmaz tutku ve kederlerin toplumsal ve bireysel hikâyeleriyle büyüdü insanlar. Ama her çağda hikâyelere daha karmaşık, daha girift, daha kompleks hikâyeler eklendi. Efsanelerden, hikâyelerden, yazılanlardan, filme çekilenlerden, yaşananlardan, kurgulananlardan ve yazılmayanlardan, bilinmeyenlerden örülü; lânetli mi iç açıcı mı olduğunu kestiremediğimiz şeylerin bütününden oluşan bir atmosferde hayat! Er-geç ölümle sonuçlanan bir sürecin adı. Bilemiyorum ki kaç kişi çocukken camdan bakıp gördüğü ufuklara varabildi? Ve bilemiyorum artık çocukların camdan bakacak ‘boş’ bir ânı ve önünde engel olmadan bakabileceği bir ‘ufuk’ kalmış mıdır? Dünyadaki her çeşit siyasal ve askerî olaylar, değişimler yalnızca devletleri ya da toplumları mı etkiliyor? Bazıları insan tekini doğrudan etkileyip sarsmıyor mu? Tek başına insan işte, ne topu var, ne tankı. Sonra bakıyorsunuz bir tane daha parti kuruluyor. Adamım soruyor; ‘sen ne yapacaksın kardeşim?’ Parti cevaplıyor: ‘Seni kurtaracağım, eşitlik getireceğim, dünyayı toz pembe yapacağım, aklını alacağım.