İstanbul Üniversitesi’nin Edebiyat Fakültesi koridorlarında genç, uzun boylu, yeşil gözlü, yakışıklı bir asistan… Her Cuma günü Süleymaniye’de buluşur, bir kurufasülye taamını müteakip bir çay-kahve eşliğinde bir-iki kelam ederdik. Bir roman yazdığını duymuştum, ne zaman ondan söz açıp “yahu Hocam, bakalım şu romana merak ettim” desem hemen gülerek konuyu kapatmaya çalışır, “yok efendim, estağfirullah” der geçiştirirdi. İstinye’de mukîm idi. Bazan yolumuzu düşürür, bir-iki kelam da orada ederdik… Boğazdan çok sular aktı. Zaman ilerledi. Bir süredir mide kanserinden mustarip Cerrahpaşa’da tedavi oluyordu. Cumartesi gecesi itibariyle Cemal Aksu Hocamızın bu dünya ile ilgili alışverişi bitti. O da göçenlerin kervanına katıldı. İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciûn. Pazar günü İstinye’deki mahalle camii çok kalabalıktı.