Herkesin her şey hakkında konuşabildiği bir toplumda hiçbir şey konuşulamaz. Bir şeyin konuşulamadığı toplumlarda ise kokuşma ve çürüme başlamış demektir. Bazan da bir toplumda bir konu hakkında herkes konuşabiliyorsa yine durup bakmak gerekebilir. 15 Temmuz sonrası yargısal süreçler ve bunun alt başlıkları konusunda uzun süredir geniş bir kesimde ‘birşeyler’ konuşuluyor. Yargısal süreçlerin başlaması, devamı, deliller konusu, FETÖ ile kurulan bağların niteliği, gerçekliği, gerçekliğin delillerle araştırılma yöntemi, tanıkların ileri sürdüğü iddiaların sağlıklılığı, nüfuzlu sanıkların önce gözaltına alınıp sonra kamuoyunu tatmin etmeyen gerekçelerle tahliyesi gibi bir çok konu, sanıldığından daha geniş bir toplumsal tabanda konuşuluyor, değerlendiriliyor, orada da ‘hükümler’ veriliyor. Bir süredir Anadolu’nun çeşitli şehirlerini geziyor, dostlarla, arkadaşlarla buluşuyor, konuşuyorum. Bunlardan birisi de Urfa’da oldu. Bir kamu kurumunda çok başarılı bir yöneticilik yapan bir arkadaşımızın başına gelenleri kendisinden dinleme fırsatını buldum ve üzüldüm. Özetle, kimliği belirsiz bir tanığın ihbarı üzerine süreç başlamış ve 6-7 aylık bir tutukluluk sonrası kendisine ‘pardon’ denilip tahliye edilmiş. Düşünün; örnek gösterilen bir yönetici bürokratın, kimliği belirsiz bir ihbardaki tamamı asılsız iddialarla hayatı alt üst ediliyor, terör örgütüyle irtibatlandırma yönergesi anlamını taşıyan o meşhur 17 kritere uyan, bir tane ama tek bir tane bile suç delili bulunamıyor, tam aksine aksi yönde bir çok delil ortaya çıkıyor ama sonuçta olanlar oluyor; o haksız sürecin her aşaması hayat karartan bir sayfa olarak bu insanın hayatındaki yerini alıyor.