İmsaktan iftara kadar ağzımızı kapatıyoruz. Yalnızca yemeye-içmeye değil. . . Kötü sözlere, gıybete, yalana, hatta kırıcı sözlere. Açmıyoruz ağzımızı, açmıyoruz kulağımızı. İftarla birlikte ağzımızın bağını çözüyor, onu açıyoruz. Ama yine büyük bir dikkatle ve yalnızca helal olana. Ve sonra oturup düşünüyoruz: Oruçluyken gösterdiğimiz bu büyük dikkati neden hayatımızın tümüne yaymıyoruz? Bizi tutan ne, bizden başka? * Biz öyle inanırız; “Veriniz” denilmişse vermemiz gerektiğini biliriz. “Zekatı veriniz” buyruluyor.