Ama hafta sonu önce Edirne’de ve kırlarında geçirdiğim iki gün ve sonrasında Sındırgı’ya uzanıp orada ve sonra Bursa’da geçen zamana bakınca düşünmeden edemedim; Artık İstanbul’da tufaya geliyoruz.
Bahar mevsimindeyiz mâlum.
Gözlerimizin şehirde aradığı ama bulamadığı genişlikler, yeşillikler, ovanın ortasındaki yalnız ağaçlar, ondokuzuncu yüzyıldan kalma muhtelif güzel ve yalnız ve hatta metruk binalar, lezzeti yerinde ve plastik şişelerde satılmayan sular…
İnsanların yüzlerindeki gülümseyişin derinliği. Sokakta, gündelik hayattaki ilişkilerin aldığı biçimler, şehrin akışındaki rahatlık ya da arızalar…Bunların hepsini zihin ister istemez sürekli İstanbulla kıyas ediyor.
Hiç İstanbulla başka bir yer kıyas edilir mi, bu ne saçmalık diyenler olacak. Evet edilmez ama içinde yaşayan insanların gündelik hayatı pekâla kıyaslanabilir.
Şurası çok net; İstanbul’un dışı yani gerek Trakya, gerekse Anadolu insan gibi yaşamak için artık daha avantajlı durumda.