Belki duymaktan artık bıktığınız iki cümle var: bunlardan birincisi “Barış! Hemen şimdi!” cümlesi. Genellikle kurşun vızıltılarının, ağır bombardımanların gölgesi altında söylenen bu cümlenin içi o kadar boş ki, boşaltıldı ki, birisi “barış” der demez hemen etrafa bakınıp savaşı arıyoruz. İkincisi ise çevreyle, iklimle ilgili değişik açılı cümleler. Küresel ısınmadan tutun, değişik çevresel felaketlere, soyu hızla tükenen biyolojik türlerden, ekosistemle ilgili muhtelif duyarsızlık türlerine kadar ilh. . İçinde yaşadığımız gezegenin uzaylılar değil de insan eliyle bitiriliyor olması trajik. İlerleme fetişizminin hepimizi getirdiği nokta burası. Buraya kadar Beyefendi! İki Dünya savaşı ve bu savaşlarda ölen milyonlar yetmemiş olmalı ki sıcağıyla soğuğuyla savaşlar devam ediyor. Silah üretimi hâlâ dünyanın birinci ekonomisi olarak büyümeyi sürdrüyor. Sürdürülebilir ölüm! Dünyayı onbeş defa havaya uçuracak kadar nükleer silah stoku envanterleri süslüyor ve herkes bağırmayı sürdüyor: Barış! Hemen şimdi! Derhal bayım, yanında expresso mu alırdınız yeşil çay mı? Türkiye’nin yaklaşık yarısı kadar yer kaplayan Kaliforniya’daki orman yangınları söndürülemiyor.