Birbiriyle paralel mi, içiçe mi yoksa ilgisiz mi olduğunu tam bir kesinlikle bilemediğimiz çok sayıda gündemin içinde yuvarlanıp durmadayız. Baktığınız açıya göre değişik yoğunluklu Ortadoğu gerçeklik trajedileri de görebilirsiniz, farklı katmanlardaki inandırıcılıktan yoksun nutuklar da. Atılan bir golün ardından dalgalanan kalabalıklar da bu dünyada, atılan bir bombanın ardından bir daha kıpırdamamak üzere toprakla buluşan canlar da. Zihnimiz bazan uçurumlara ev sahipliği yapıyor, bazan buzdan bir saraya, bazan da çiçekli bir bahçeye. Kaderin bizi neyle, kimle, hangi düşüncelerle, olaylarla karşılaştırdığına bağlı olarak şekillenen ve sürekli güçlenen ya da zayıflayan bir şey, baktığımız ya da bakmak istediğimiz açıları da oracıkta oluşturuveriyor sanki. Sonrası, al gözüm seyreyle. Bazan dayanıyoruz, bazan dayanamıyoruz. İnsan sınırlılığı içinde neye ne kadar dayanabileceğimizin ölçülebilen karşılıkları yok henüz. Bazan bir söz tetikliyor kalbi ve insan çekip gidiyor yeryüzünden, bazan da kalp manda derisi gibi bana mısın demiyor. Kendi kalbinin bile sahibi olamayan bir varlık işte insan.