Eskiden çok eskiden insanlar duygularını daha dolaysız dışa vururdu sanki. O birden ortaya çıkan bilinçaltları, anlık reflekslerdeki doğallık, içerik ne olursa olsun atmosfere daha sahici bir hava pompalardı. O zamanlarda da ‘fenomen’ler vardı, alabildiğine doğal, içten ve sansürsüz. Bunlardan bir kısmına çocukluğumun geçtiği o küçük Akdeniz dağ kasabasında bizzat şâhit olmuştum. Onlar bir tür yerel halk kahramanlarıydı. Şakaları, latifeleri, sözleri zaman zaman can yaksa da hiçbir zaman bir tatsızlıkla sonuçlanmazdı. Şakaya maruz kalanlarda da bir olgunluk, bir ‘olur böyle azizim’ havası vardı. Eskiden çok eskiden çocuklar da başka bir âlemdi sanki. Beş yaşında iftar için pide almaya gönderilen bir çocuk pideyi almış ve komşuya götürmüştü. Alkışlanmıştı tabii.