Birkaç gündür Doğu Karadeniz’in çeşitli şehir ve kasabalarını dolaşıyorum. Giderken solumda, gelirken sağımda ana görüntü deniz ve yeri sürekli değişen güneş. Kıyı boyunca denize girip çıkan insanlar görüyorum. Büyük çoğunluğu ‘turist’ olan bu insanlar bir kış boyu bu bir kaç saati mi bekliyor? Ve çay, fındık bahçeleri. Sonra uçsuz bucaksız bir yeşil. Sinop İnceburun’da yani Türkiye’nin en kuzeyi denen noktada, fenerin dibine oturup oradan daha da kuzeye dikiyorum gözlerimi. Göremediğim yerlerde Kırım ve diğer birkaç eski tanıdık şehir kasaba… Sinop’ta bütün oteller, pansiyonlar dolu. Şehrin coğrafî koordinatlarını algılamak bir yabancı için biraz zor Sinop’ta. Denizle kara sık sık yer değiştiriyor. Şehrin doğu girişinde elinde fenerle insan arayan ve gelenleri karşılayan Diyojen, hemen yanıbaşındaki zindanlarda iz bırakan Sabahattin Ali’ye bir şey söylüyor.