Hayatımız bir anlamda sorular ve cevapların da bir toplamı. Bizim sorduğumuz veya bize sorulan sualler kadar, bizim cevapladığımız veya bize cevaplanan sualler de var. Biliyoruz ki cevapların olduğu yerde her zaman fazladan bir soru daha vardır, yani sorular cevaplardan daha fazladır. Bir süre önce genç bir akademisyen kardeşimin kitaplarım hakkında yaptığı tezi için onun bazı sorularını da cevaplamaya çalışmıştım. Hiç yeri gelmemişken arz ediyorum: “1. Çocukları tıpkı bir çocukmuşçasına bu kadar iyi anlamak ve onların anne baba veya yetişkinlerle olan iç konuşmalarını nasıl onlardan biri gibi yapabiliyorsunuz? Basit bir cevabı var; Çocuktum ve bunu unutmadım. Belki hâlâ daha… 2. Eserlerinizde baba figürü genelde uzaklarda ve özlem duygusu içermekte hatta bazılarında babaya kırgınlık ağır basmakta bunun nedeni nedir? Öyle mi? Farkında değilim, ama zaten baba biraz bu değil midir? Anne hep daha yakındır görünüşte. Ama bilmem, bütün anneler ya da babalar aynı mesafede mi çocuğa? Hayır değil, hiç değil. 3.