Derinlikli durum, çelişki ve şeyleri harika bir sadelikte bütün dünyaya anlatan Eduardo Galeano ‘Uygarlığın Teşhisi’ başlığını taşıyan kısa yazısında şöyle der: “Şu uygar insanlar ne tuhaf! Hepsinin kollarında saatleri var, ama hiçbirinin zamanı yok. ” Bunu okurken kolumdaki saate bakıyordum. Akreple yelkovanın yanından hızla geçen saniyeler dışında başka şeyler de gördüm saatte. Önce kendi mısramı: “Herkes bir saat alsa da çoğalmaz zaman” Sonra başka şeyler; Arabası vardı ama geç kalıyordu uygar insan. Hastanesi vardı ama ölüyordu. Okulu vardı ama cehalet azalmıyordu. Barışı sürekli övüyor ama daima daha fazla silah üretmeye ve kullanmaya ve öldürmeye devam ediyordu. Dünyanın yüzde yetmişi suyla doluydu ama can yakıcı yangınları seyretmeye devam ediyordu. Arabasına park yeri bulunca dans ediyordu uygar insan. Küçük insanî sorunlar için evrakları muhafaza etmek; memurların ve mahkemelerin kapısını aşındırmakla geçiyordu küçücük ömrü.