Der demez hemen tamamlanır: ‘bayram sabahı. ’ Yahya Kemâl şiirinin türkçeye, bayrama ve İstanbul’a vurduğu damga dizelerden biri budur. ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ artık bir klasiktir. Bu şiir bir levha hâlinde Süleymaniye’nin içinde de durmaktadır. Yaklaşık 20 yıldır her bayram sabahı Süleymaniye’de dostlarla buluşuyor, namazdan sonra oturup çay-simit taam ediyoruz. Bu bayramda ilk defa ekmek, beyaz peynir ve kaşar da ekledik. Zeytin getirecek genç arkadaş yetişemedi. Uc uca eklediğimiz masalardaki dostlara baktım; en yaşlımız 80, en gencimiz 5 yaşında idi. Durmadan tazelenen çaylar, tazelenen hatıralar ve aramızda birazdan yola çıkacak olanların tedirgin oturuşları… Mimar Sinan da anılıyordu o mecliste, Londra’daki saldırı da, bu yıl o masada artık hiç olmayacak olan bir dostun açtığı sonsuz boşluk da. Çocuklar da günden güne büyüyor olmalı ki, her yıl çektirdiğimiz fotoğraflar artık çoktan değişmiş, kucağımızda taşıdığımız çocukların her birinin boyu bizi on- onbeş santim aşmış, gerçekliğin ipini de zamanın boynuna asmıştı.