Şairin dediği gibi “Kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok” ama tek sorun bu değil. Herkesin uykusunun fesleğen kokması için bütün tedbirleri alsanız bile başka şeyler var. Güdümlü öfke veya sevgi şovları böyle mesela. Durup dururken iki satırlık bir cümle, bir fotoğraf! Ve sonra ölümüne bir akış. Havada uçuşan ve birbirine çok benzer tınılarda cümleler, tepkiler, tehditler, histerik çığlıklar… Konunun içeriği hangi boyutta, hangi duygusal veya hukuksal psikopati içeren sapmalar gerçekleştirmişse, ondan milyon defa daha güçlü, daha sarsıcı anonim bir tepki sosyopatlığı şak diye devreye giriyor. Engellenemiyor. Olayın boyutları 5 dakika sonra ortaya çıksa ve mesela olayın tamamen kötüniyetli bir kurgu olduğu ispatlanmış bile olsa, o kötücül zekâ oraya akmış, göllenmiş, kurbanlarını yutmuş bir leş olarak varlık ve mevzi kazanmış oluyor. Sosyal medyada halı bombardımanı diyorum buna. Kötülüğün örgütlü gücünün bitmek bilmeyen saldırı ve büyüme refleksi. Bu devamlı yapıldığı için ‘normalleşecek’ ve bu ağır şiddete alışacak mıyız? Sevgi görünümlü/soslu abukluk ve koflukların da akışı ve sonuçları çok farklı değil.