Çocuklar bizi söz ve tavırlarıyla öyle hayrete düşüyorlar ki, söyleyecek bir şeyler bulamayabiliyoruz bazen. Geçen gün ilk kez gördüğüm 6 yaşındaki bir erkek çocuk danışanım da sözleriyle beni hayrete düşürdü. Eğer çocuk itiraz etmez ise görüşme odasına ilk çocuğu alıyor, yani önce çocukla görüşmeyi tercih ediyorum. Bu bana önyargısız bir şekilde çocukla konuşabilme ve gözlem yapabilme imkânı tanıyor. Çocuklar bana niçin geldiklerini bilmeseler dahi, genellikle sıkıntı ve problemlerini sorduğumda rahatlıkla ifade edebiliyorlar. Sorduğum sorulara içtenlikle ve doğru bir şekilde cevap veriyorlar. Çünkü biz erişkinlerde olduğu gibi, onlarda zihinsel süzgeçler çok gelişmemiş durumda. Aklındakileri, olumlu olumsuz duygularını, anne babaya ve okula karşı olan tepkilerini hemen ifade edebiliyorlar.
İşte odaya elinde oyuncağı ile giren bu 6 yaşındaki çocuğun karşımdaki koltuğa oturur oturmaz ağzından çıkan ilk sözcük “hayatım giderek kararıyor” oldu. Bu çok ağır ve derin bir cümle idi, bu yaştaki bir çocuk için. Sabırsız davranıp ardı sıra sorular sormak yerine onun gerisini getirmesi amacıyla biraz suskun kalmak istedim. Ancak benim soru sormama dahi fırsat tanımadan açıkladı benim çok merak ettiğim bu “hayat kararma” meselesini. “Suçlu sensin, benim hayatımı sen karattın” dedi. Çok asık, gergin ve öfkeli bir yüz ifadesiyle. Merakım daha da arttı. İlk defa gördüğüm bu çocuğa ne yapmış olabilirim ki, diye düşünürken cevap gecikmedi.” Sen yasakladım savaş oyunu oynamamı, anneme sen söyledin bilgisayarı bana vermemesini”. Mesele anlaşılmıştı. Bana görüşmeye getirirken annenin söylediği muhtemel bir iki cümle çocuğun bana öfkelenmesine neden olmuştu. “Bak bir uzmana gidiyoruz, o da şiddet oyunlarını çocuklara oynatmayın” diyor gibi bir cümle olsa gerek bu. Anne bilmeyerek çocuğun baştan öfke d...