Zorbalık; insanlık tarihi kadar eski bir davranış kalıbı ancak özellikle 20. Yüzyılın sonlarına doğru farklı mecralarda da kullanılmaya başlamasıyla hızlı bir artış gösterdi. İnsandan insana, topluluklardan topluluklara, devletlerden devletlere karşı uygulanan, kasıtlı, tekrarlayan veya en azından bir süre devam eden zedeleyici, maddi ya da manevi tahribat oluşturan davranışların tümüne “zorbalık ”adını veriyoruz. Daha bireysel yönüyle baktığımızda ise zorbalık; birine ad, lakap takma, alay etme, aşağılama, korkutma, psikolojik baskı yapma, birini özellikle oyun dışı bırakma, dışlama, biri hakkında söylenti çıkarma, başkalarının malını zorla alma veya malına zarar verme ve fiziksel şiddet uygulama anlamına geliyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığı ile yani, telefon ve bilgisayar kullanarak sergilenen zorbalık olarak tanımlanan siber zorbalık terimi ise ilk kez Bill Belsey tarafından 2004 yılında kullanılmaya başlanmış. Teknolojik olarak gelişen iletişim ağları, bu zorbalık türünün de gelişmesine ve farklı alanlara kaymasına neden oldu. Sosyal iletişim ağları ve sosyal medya, hakaret, tehdit, iftira, dedikodu, utandırma, korkutma amaçlı kullanılmaya başlandı. Sanal ortamda kurulan iletişimin yüz yüze iletişimden farklı olması ve bazı durumlarda kimliğin gizlenebilmesi, iftira, cinsel taciz, özel görüntülerin paylaşılıp tehdit amaçlı kullanılması gibi siber zorbalığa başvurmayı hayli arttırdı. Siber zorbalık konusunda yapılan birçok araştırma, çocukların bu çeşit bir zorbalığa maruz kalma konusunda daha riskli ve olumsuz yönde etkilenme oranlarının da erişkinlere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymakta. Yine bu araştırmalara göre siber zorbalık çocuklarda; aşırı öfke, sinirlilik, üzüntü, okul devamsızlığı, ders başarısında düşüklük gibi birçok olumsuz etkilere de yol açmakta. Aynı zamanda depresyon, öz güven azlığı ve intihar düşünceleri gibi riskli sonuçlar doğurmakta. Anne, baba ve eğitimcilerin hem bu çeşit bir zorbalığı engellemek, he...