Mevsimlik iş yapanlar, iş mevsimini iple çekerler. Tatlıcı için kış mevsimi, dondurmacı için yaz mevsimi… Çiftçi için mahsul zamanı… Balıkçı için av mevsimi… İşte, mü’min için de üç aylar, bu fırsatlara benzetilebilir ama kıyaslanamaz. Çünkü dünyalık kazançlar fani, üç aylardaki kazançlar ise bakidir. Takdir edersiniz ki, fani ile ebedi olan kıyaslanamaz. Özellikle siyasal, sosyal, ekonomik krizlerin bir birini kovaladığı şu zamanda, üç aylar fırsatı, kaçırılmayacak kadar önemlidir.
İnsanlar önemli gördükleri kazanımlar için, “bu fırsat kaçmaz” ifadesini sık sık kullanırlar. Birçok ürünün reklamı bu tılsımlı! cümleyle biter; “bu fırsat kaçmaz” hâlbuki hepimiz iyi biliyoruz ki; bu dünyanın zararları ne kadar çok ve büyük olursa olsun telafisi vardır. Bir adamın evi yanar, fabrikası yanar, iflas edip trilyonlarca zarara girer, tüm serveti ve ehl-u iyali deprem altında kalır yine de tüm bu zararların telafisi vardır. Bu insanların her birinin hayata bir köşesinden devam etmesi mümkündür.
Ancak mahşer günü ilahi mizan konulduğunda hayır terazimiz hafif çıkarsa bunun telafisi yok. Ne aşiretimizin yiğitleri, ne bileğimizin gücü, ne zekâmız, ne makam ve servetimiz o teraziyi ağır getiremez.
İşte mahşer günü hayır terazimize konacak olan Salih ameller için, üç aylar ve özellikle önü rahmet ortası mağfiret sonu da cehennemden azad olan Ramazan, bulunmaz bir fırsat. Bu fırsat para pul falan fırsatı değil, para ve servetle alınamayacak kadar değerli olan manevi ikmal ve kazanç fırsatı.
Toprağın suya, yaprağın güneşe hasreti gibi hasret kalmamız gereken fırsat iklimi bir daha geldi. Zira ibadet fukarası bizler için kıyam ve sıyam ayları olan üç aylar, çok önemli bir fırsat. Telafi kuponları vs ile kıyaslanamayacak bir fırsat.
Çocukken bir hata sonucu annemiz veya sevdiğimiz birisi bize darıldığında kendimizi af ettirmek için nasıl da kıvranırdık. Kendimizi beğendirmek için hedeflediğimiz bazı insanların önünde ne taklalar atardık. Hedefimize vardığımızda da adeta kanatlanır uçardık.