Sekiz Mart, dünya kadınlar günü olarak kutlanıyor. Şahsen hiçbir hakkın yılda bir güne sıkıştırılmasını kabul etmediğimden, icat edilen bu günlerin hepsini reddediyorum. Annelerin, babaların, öğretmenlerin, yaşlıların, engellilerin vs. sınıfların hukuku bir günle sınırlandırılamaz. Aksine var olan tüm haklar 365 gün 24 saat kesintisiz geçerlidir. Hele bir sevgililer günü var ki değme gitsin…
“Ayının sevmesi gibi sevmek” diye bir deyim vardır. Şu an dünyada kadın adına kurulan birçok kurum ve kurulun yaptıkları da böyle bir şey. Kadın hakları diye diye kadının anasını ağlatıyorlar.
Özgürlük ve kadın erkek eşitliği adına yapılanlar da genelde aynı kapıya çıkıyor. “Evin reisi kadın ve erkek beraberdir” “Kadın, evlilik sonrası edinilen mal birikimine ortaktır” “Dul kadına maaş” “Esnek çalışma hakkı” “Çalışan kadının çocuk bakıcısına maaş” “Boşanma durumunda maddi manevi tazminatın yanında ömür boyu nafaka” “Fiziki olanı bir yana, manevi istismar” “Erkeği altı ay evden uzaklaştırma, ayağına elektronik bukağı takma” vb. kadını evden çıkmaya davet edip eşinin zevcesi, çocuklarının annesi, evinin hanım efendisi, toplumun hatta ümmetin ustası ve öğretmeni olmasını engelleyen yasalar aile içine konulmuş dinamitlerdir. Bu bombaların gümbürtüleri ilerde daha net görülecektir.
Bir müessesede iki idareci, bir orduda iki komutan, bir devlette iki başkan olursa, bu kurumlar çökerler. Dolayısıyla bir ailede de iki reis olursa aile çöker ve dağılır. Varlıklı bir ailedeki kadının eşini terk etmeye cesareti daha da pekişecektir. Nede olsa ayrıldıklarında malın yarısına sahip olacaktır. O halde neden eşinin kahrını çeksin ki. Hele bir de Allah (cc) korkusu ve ahiret bilinci yoksa yeni bir deneyim yaşama rüzgârına kapılabilir veya istediğiyle beraber olma modasına uyanlar kervanına rahatlıkla katılabilir. Maazallah.
Son zamanlarda birçok kimse tarafından kabul edilen ve kadınlar için söylenen “kendi kendine yetme” “kendi ayakları üzerinde durma” gibi deyimler de kadını kendi eşine karşı isyana sürüklüyor. Kadın gün oluyor eşine; “sen sensin ben benim” diyerek yollarını ayırmayı göze alabilmektedir.
Bu vb. sebeplerle dağılan ailelerde yine en büyük zararı kadın görmektedir. Kadın, yüreğinde ki anne şefkati sebebiyle çoğunlukla çocuklarının bakımını kendisi üstlenmektedir. Öyle ki çocuğu babasına karşı bile korumaktadır! Ancak baba disiplininden mahrum büyüyen çocuklar, kendi ayakları üzerine basacak yaşa gelince anne falan takmamaktadırlar. Dolayısıyla evladı için saçını süpürge eden anneler evlatlarına kölelik/hizmetçilik yapamaz duruma gelince eski bir eşya gibi atılıvermektedirler. Sahipsiz kalan çocuklar da doğal olarak sokak çocuğu durumuna düşmektedirler.