Genç nesillere örnek olması temennisiyle, merhum H. Ali Çeliker ağabeyimin anılarına biraz daha devam edeceğim. Zira bazı insanlar, lisan-ı halleri, hayatlarıyla çok şeyler öğretirler. Yüksek tahsilleri, güçlü bir natıkaları yoktur belki. Ancak onların engin ve yüksek imanları, ihlas ve sadakatleri ve kelimenin tam anlamıyla, “adam” olmaları, öyle şeyler anlatır ki… Hani derler ya: “Şu Antep’in cadde sokakları, dağı taşı, konuşsa da dinlesek…
Bir anı
İngiliz Fransız işgali esnasında, Gaziantep’in yerlisi olan ermeni vd. Hristiyanların, düşmanla işbirliği yapmış oldukları malum. Tabi kurtuluş savaşı sonrası düşman, tası tarağı toplayıp kaçmak zorunda kalınca, burada gâvurların da neredeyse tamamı, batı ülkelerine kaçmışlardı. Dolayısıyla buradaki mabetleri, boş kalmıştı.
Ancak ne yazık ki, cephede din vatan namus ve mukaddesat için canını seve eve veren ecdadımız, siyasi manevralarda çok kere yaya kalmıştı. Bu sebeple kurtuluş savaşından sonra, din ve mukaddesata düşman bir güruh, yönetimi devralmıştı. Yeni nesillere yalan değil, doğru söyleyen tarih okutulmalı…
İşte o dönemlerin ihanet şebekeleri, Müslümanların mabetleri olan camilerin, kimini ağıl ve ahıra çevirir, kimini de satılığa çıkarır. Sadece Gaziantep’te tarihi kayıtlara göre, 65 cami ve mescidi haraç mezat kendi taraftarlarına peşkeş çekip satarlar. Bunların bilinebilen bir kısmı, sonradan tekrar cami ve mescide çevrilmiştir. Ama bilinemeyen onlarcası hala kayıp olup hesabı mahşere kalmıştır.
Mabet düşmanı zihniyet, gayrı Müslimlerin kilise ve havralarını ise, daha temiz işlere ayırmıştı. Müze, öğretmen evi, resmi kurum vs. İşte şu an Gaziantep’in merkezinde bulunan kurtuluş camii de görkemli bir mimariye sahip eski bir kilise. Burası cumhuriyet döneminde bir müddet cezaevi olarak kullanıldı. Daha sonra yetersiz gelince, yeni bir bina yapılıp cezaevi oraya nakledildi. Dolayısıyla kilise bir müddet muattal kaldı.