Tahsil hayatları boyunca talebelerime yaptığım nasihatlerden biri de altı haklar başlığı altındaki uyarılardır. Kul hakkıyla mahşer yerine gelmek, her Müslüman için büyük bir kayıptır. Ancak bu, ilim ehli için hiç olmaması gereken bir durumdur. Çünkü ilim ehlinin bir görevi de ihkakı hak için mücadele etmektir. Kendisi haklara riayet etmeyen bir ilim ehli, başkasına nasıl haklardan bahsedebilir. Mukaddime uzun olunca, altı haklar bir sonraki yazıya kaldı.
Allah (cc) ın hakkı. Zire bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, rızık verip yaşatan odur. Tahsil ettiğimiz, edeceğimiz ilim, hikmet vs. mevhibeler için bize aklı, fikri veren de odur. Dolayısıyla sahip olduğumuz ve olacağımız her şeyde ilk tanımamız gereken hak Allah (cc) ın hakkıdır. Resulullah (sav) ın hakkı. Tüm peygamberler gibi ilim ve hikmetle insanlığı hidayete erdirmek için gönderilen rehberimiz, önderimiz ve örneğimiz Resulullah (sav) ın hakkı, ikinci derecede bilip takdir ermemiz gereken haktır. Bu da ona ümmet olmak için gereğini yapmakla mümkündür. Tabi görev tüm ümmeti Muhammed (sas) için geçerlidir. Ancak ilim ehlinin ümmet olmak için gereğini yapmanın yanında öğrendiği ilmi başkalarına öğretmek ve ilmin nuruyla insanlığı aydınlatmak gibi bir görevi de vardır. Belki ilim ehlinin hayattaki en önemli görevi budur. Hocalarımızın hakkı. Diyebiliriz ki üçüncü sırada hocalarımızın hakkı gelir. Özellikle medreselerin geçirdiği evre ve devreleri göz önünde bulundurduğumuz zaman, bu hakkın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız. Neredeyse Allah (cc) demenin yasak olduğu, elifba bulundurmanın, Kur'an öğretmenin idamlık suç sayıldığı dönemleri düşünün… Ulemanın dağlarda, mağaralarda, gizli yeraltı sığınaklarında vb. kuytu ve gizli yerlere çekilip bin bir zorluk ve tehlikelere rağmen ilim hizmetine devam ettiği devreleri düşünün… İlmi sonraki kuşaklara ve dolayısıyla insanlığa miras bırakan fedakâr...