Önce sözün sultanına kulak verelim. O konuşunca tüm insanlığa susup saygıyla ve dikkatle dinlemek düşer: “Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılır, onlardan sadece biri kurtuluş ehlidir” dedi. Bunların kimler olduğu sorusuna karşılık ise, “Bunlar cemaatte olanlardır” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, 3/145; Zevaid, 6/226)
Bu hadisin değişik versiyonları vardır. Resulullah (sav) aynı konuyu değişik yerlerde değişik ifade ve farklı içeriklerle ifade etmiştir. Bu, bizim de günü birlik karşılaştığımız durumdur. Bu farklılık, zaman, mekân, hitap edilen şahıs veya topluluklara göre farklılık arz edebilir. Nitekim Resulullah (sav) başka bir hadisi şerifinde sarahaten şöyle buyurur: “İnsanlarla akıllarının alabileceği şekil ve tonda konuşunuz”
Yukardaki hadisten bazı dersler alalım
Ümmeti Muhammed (sas) ayrılığa düşecektir.
İnsanın akıl, fikir, meleke, zekâ, hafıza, bakış açısı vs. konularda kapasite ve sevileri farklı olduğuna göre, meselelere yaklaşımda farklılık, kaçınılmazdır. Buna insanların içinde bulundukları, zaman, zemin şartlar vs. etkenleri de eklediğimizde, farklılıklar onlarca şıkka ulaşacaktır. Dolayısıyla ihtilaf insanın fıtratı gereğidir. Şu halde ihtilaf kaçınılmaz bir gerçektir. Önemli olan ihtilafları iftirak ve azaba değil, rahmete dönüştürebilmektir.
İhtilaf eden kişi ve gruplar, tek doğru benim dediğim, benim yaptığımdır. Benden başka her kesin dediği ve yaptığı yanlıştır diyorsa, işte bu felakettir. Hele bir de işi akideye bağlayıp tek ben Müslümanım, benden başka herkes “mürted”dir diyorsa, Allah (cc) muhafaza. İşte o zaman düşmanın, içimizden kendilerine asker, hatta ordular devşirmesi çok basit olacaktır. Şu an ŞİA, HAŞDİ ŞABİ, DEAŞ HARİCİ vb. kimi öğütlerde olduğu gibi.