Türkiye son dönemde bilhassa Ortadoğu’daki gelişmelerde sık sık
ABD ile karşı karşıya geliyor gibi bir izlenim ortaya koyuyor.
Hatta bu durum 'izlenim' kelimesini çoktan aşıp gerginlik boyutuna
ulaşma noktasına da varıyor.
Türkiye bilhassa PKK’nın uzantısı olan ve omurgasını Türkiye’den
giden PKK’lı militanlarının oluşturduğu PYD’nin Amerika tarafından
korunup kollanmasına, silah ve eğitim verilmesine sert tepki
gösteriyor. Devlet katından "bizden yana mısınız, onlardan mı" diye
öfke dolu mesajlar verildiğinde, Amerikalılar hemen “Türkiye bizim
dost ve müttefikimizdir” diyerek, Türkiye’nin gönlünü almaya
çalışıyor ve hemen akabinde PYD Peşmergelerinin olduğu binalara
Amerikan bayrağı astırarak onlara da sahip çıktığını
gösteriyor.
Yani hem Türkiye’ye, hem PYD’ye zeytin dalı uzatıyor.
Türkiye, 800 kilometrelik bir sınır hattının PKK tarafından kontrol edilir hale gelmesinden ve bu hattın diğer uncunda partner olarak Amerika’nın olmasına elbette sessiz kalmamalı. Her ne kadar bu tablonun meydana gelmesinin sebebi bugüne kadar uyguladığımız yanlış dış politikalar ise de ülkemiz için büyük bir güvenlik tehdidi oluşturan Amerikan destekli bir Kürt koridoruna sessiz kalmamak en doğru şey.
Ama burada yapılması gereken şey, Suriye topraklarına asker çıkartarak ya da bombalar yağdırarak hem Suriye ve Rusya’nın hem de ABD’nin askeri olarak mayın sahasına girmek değil, kavgalı olduğumuz Suriye ile bir an önce el sıkışmak.