Cumhurbaşkanı Erdoğan son aylarda iyice yoğunlaşan ve
Türkiye’nin güvenliğini ciddi derecede sıkıntıya sokan terörist
saldırılar karşısında hem içeriye hem dışarıya yönelik sert
çıkışlar yapıyor. Bir yandan Batı ve ABD’ye PKK’nın uzantısı olan
PYD için ‘terör örgütüdür’ diye çıkış yaparken, değer taraftan da
yasal düzenlemeler yaparak ‘terörün ve teröristin’ tanımın yeniden
düzenlenmesini istiyor.
İçerdeki terörle ilgili sürekli yazıyoruz ama olayın ‘dış boyutu’na
da değinmek lazım.
Dünyada bugüne kadar silahlı terör örgütlerinin kökünün bir türlü
kurutulamamasının hatta sürekli güçlenmelerinin sebebini ‘batıdan
aldıkları’ destekte aramak gerek.
ABD’nin dünyanın birçok yerinde rejime karşı mücadele veren
terörist grupları desteklediğini biliyoruz. Nikaragua’dan El
Salvador’a, Irak’tan Küba’ya kadar birçok terör örgütünün ABD
himayesinde ve desteğinde olduğu, birçok darbe girişimlerinin bu
terörist gruplarla ABD’nin birlikte gerçekleştirdiği eylemler
sonucu gerçekleştiğini de biliyoruz.
Amerika’nın, bu saldırgan tavrına en büyük tokat, Uluslararası
Adalet Divanı’ndan geldi. ABD’nin Nikaragua’da yaptığı eylemler
sonucu, 1986 Haziran’ında Uluslararası Adalet Divanı bir karar
alarak ABD’yi açıkça teröre destek vermekle suçladı.
Haziran 1986’da Uluslararası Adalet Divanı, ABD’nin eylemlerinin
gücün yasalara aykırı kullanılması ve mevcut anlaşmalara aykırı
olduğu hükmüne vardı. Mahkeme, ABD’nin başka ülkelerin işlerine
kuvvet kullanarak müdahale etme gibi bir hakka sahip olmadığına
karar verdi.
Yani uluslararası hukuka ve Dünya Mahkemesine göre ABD, hukuk dışı
davranan ve teröre destek veren bir devlettir.