IŞİD’in Ankara’nın merkezi sayılan Sıhhiye’de bombalı saldırısı sonucu 105 vatandaşımızın ölmesinin üzerinden 3 ay bile geçmeden, bu defa İstanbul’un merkez semtlerinden birinde, Sultanahmet’te bomba patladı; 10 turist öldü.
Göstere göstere gelen, neredeyse sokaktaki vatandaşın bile her an büyük bir canlı bomba saldırısı olacağı endişesini taşıdığı Türkiye’de görülüyor ki, terörle ilgili önleyici istihbarat sıfır!
Türkiye sıradan bir Ortadoğu ülkesi haline getirildi.
Irak gibi, Suriye gibi, Yemen gibi, Lübnan gibi her an mezhep taassubuyla birilerinin canlı bomba olup insanları öldürme eylemi yapması sıradan olaylar halini aldı.
Hükümet ise önleyici tedbirler almak yerine “güvenlik nedeniyle” anında yayın yasağı getirdi. İki ay önce Paris’i kana bulayan ve 127 kişiyi öldüren IŞİD’in bu saldırısından sonra Fransa hükümeti ve mahkemeler basına yayın yasağı getirme yoluna gitmediler.
Saldırı sonrası bütün basın mensupları dünyanın her yerine “şakır şakır” haber yağdırdı.
Türkiye’de ise habercilik “sapır sapır” dökülüyor.
Bombanın patlamasından 50 dakika sonra yayın yasağı kararı alındı.
Basına sansür uygulandı.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün evvel “basın ne kadar özgür olursa demokrasi de o kadar güçlü olur” demişti.
Ama uygulamada tam tersi bir durum var.
Lafla basın özgürlüğü ve demokrasi gemisi yürümüyor. Kana bulanmış Sultanahmet Meydanı ve güvenliği sağlayamamış bir ülke görüntüsünün siyasi zafiyet yaratacağı, hükümete güvensizlik duyulmasına yol açacağı endişesiyle anında yayın yasağı getirerek Türkiye’yi sansür cenderesinin içine soktular.
Türkiye’yi, Brüksel’e entegre etmek isteyenler pratikte Kuzey Kore’ye entegre etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.