Yarbay Mehmet Alkan’ın, kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze merasiminde acı dolu yüreğinden kopan fırtınaları yansıtan sözlerini hep birlikte dinledik. Ellerinde büyüttüğü, yokluk içinde okuttuğu ve kendisi gibi subay olan kardeşini “kurban eden” sürece doğal bir tepki idi yarbayın feryadı.
Ama gördük ki Türkiye öylesine dehşet verici bir çamur atma ortamına sürüklenmiş ki, Yarbaya “PKK’lı mı demediler, Malatya Alevisi diye mi saldırmadılar, DHKP-C’li mi demediler.” Gözyaşları bile kurumamış bir insana inanılmaz saldırılarda bulundular.
Dünkü yazımızın son cümlesi şu idi:
“TSK’nin komuta kademesi, bu yarbayın feryadından dolayı siyasetin baskısı üzerine onu cezalandırma, meslekten ihraç etme gibi yollara başvurursa Türk ordusuna en büyük darbeyi vurmuş olacaktır.”
Nitekim gazetelerde yarbayın meslekten ihraç edilebileceğine dair haberler yayınlanmaya başladı bile. 12 Nisan 2014 tarihli 28970 sayılı Resmi gazetede yayınlanan, “Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği”nin c fıkrasında ordudan atmayı gerektirecek şartlardan biri için şöyle diyor:
“Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.”
Bana sorarsanız Yarbay Alkan, devletin ve Türk silahlı kuvvetlerinin itibarına zarar verecek davranışlarda bulunmak değil, tam aksine devletin ve askerin itibarını yükseltecek bir davranış ortaya koydu.