Türkiye’de büyük bir güvenlik sorunu var ve bu sorun her geçen gün daha da derinleşiyor. Güneydoğu’da silahlar yeniden kınından çekildi, PKK yeniden güvenlik güçlerine saldırıya başladı.
AKP dönemi, terörle mücadelede inisiyatifin devletin elinden PKK’nın eline geçtiği dönem olarak hafızalarımıza kazındı. Adına önce demokratikleşme dedikleri sonra açılım ile özetlenen süreçte, PKK ile her türlü masaya oturdular. Oslo’da MİT elemanları PKK’lılarla kahkaha atarak sohbet etti, Habur’dan gelen PKK’lılar davul zurna ile karşılandı, İmralı’ya devletin onayı ile heyet üstüne heyet gitti, Kandil Dağı adeta barışın adresi ilan edildi, Dolmabahçe’de “örgüt ile iktidarın yaptığı anlaşmanın” metni açıklandı.
7 Haziran seçimleri sonrası ise barajı aşmaması gereken HDP barajı aşıp, iktidar hesaplarını bozunca “masaya oturulan, el sıkışılan” örgüt ve destekçileri”, bir anda “tekrar” terörist olan edildi, bin anda Güneydoğu dağlarına ve Kandil’e bombalar yağmaya başladı.
Geçtiğimiz yılın sonbaharında Kartal Oto Sanayisi’nde Yeni Mesaj Gazetesi’nin düzenlediği panelde esnafla buluşma imkânı buldum. Türkiye üzerinde dönen dolapları anlattım. Batman’lı bir esnaf “Siz çözüm sürecine karşı mısınız? Silahların susmasını, Güneydoğu’ya barışın gelmesini istemiyor musunuz?” diye sordu.
Dedim ki;
“Biz elbette barış ve kardeşlik istiyoruz. Bu işin bizi, sizi yok. Hepimiz bir bütünüz. AKP’nin yaptığı şey bir çözüm değil. Siyasi menfaatleri uğruna Kürtleri kullanmak, oyalamak, kandırmak… AKP hepinizi hatta hepimizi kandırıyor. Kürtleri, PKK’yı, Apo’yu hatta bütün Müslümanları, bütün vatandaşları kandırıyor. Kendi menfaatleri için bugün çözüm adı altında “ateşkesin” uzun süre devem etmesi gerekiyor, AKP iktidarının olaysız geçmesi gerekiyor. Bu menfaatlere zarar gelince savaşı yeniden hem de kendi elleriyle başlatacaklarından hiç kuşkunuz olmasın.
Bunların barış filan getireceği yok. Hepinizi kandırıyorlar.”
Aradan bir yıl bile geçmedi.