Katar ile komşuları arasında yaşanan krizde Türkiye’nin ortaya
koyduğu politika bir mağdurun yanında olmaktan mı kaynaklanıyor,
yoksa Türk dış politikasının gereği olan bir menfaat ilişkisi
bağlamından mı?
Öyle ya koskoca bir İslam ülkesi tecrit edildi, aç susuz bırakıldı,
buna göz mü yumsaydık diyenler var.
İyi de apar topar Türk askerini Katar’a gönderip üstelik bölgenin
güvenliğini sağlamak gibi ütopik laflar üretmenin, Katar’ın
susuz-gıdasız bırakılmasıyla ilgisi ne?
Arap coğrafyasını ısrarla ve sürekli karıştıran elin, o bölgede
huzuru ve istikrarın olmamasını istediği açık.
Dün Suriye’ye karşı birlik olup, onlarca terör örgütünü
destekleyenler bugün namluyu bir birine çevirmiş durumda. Bir
birlerine “Vay seni gidi terör destekçisi!” diye hakaret
etmedeler.
Bir taraftan ülkesinde Ortadoğu’nun en büyük askeri üssünü
Amerika’ya tahsis eden ve bu üsten kalkan savaş uçaklarının
Müslümanların üzerine bomba yağdırmasına izin veren bir ülkenin
diğer taraftan İran’a kuyruk sallamasını reel bir dış politika
gerçekliği içinde açıklayamazsınız.
Böyle bir ülkeye asker göndererek olası bir savaşta askerleriniz
savaşın tam ortasında bırakmanın da akılla mantıkla bir izahını
yapamazsınız.
Bütün bu olayların tek sebebi var:
Atatürk’ün dış politika çizgisinden
uzaklaşmak.
Atatürk’ü ve onun engin deneyiminin ve “savaş tecrübesinin” ortaya
koyduğu “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini küçümser bir tavrın
sonu bizi Irak’ta, Suriye’de, Katar’da batak üstüne batağa
sürüklüyor.