Önceki gün yazdığım “Tevhid Dilinin Sahibi” başlıklı yazıma
ilginç bir yorum geldi. Yazıda, her yanı kuşatan kin ve nefret
ortamının temizlenmesi için reçetenin ne olduğunu açıklamış ve
şöyle demiştim:
“Ortalığın toz duman olduğu, dilerden kavga, nefret ve savaşın
döküldüğü bu kaos günlerinde serin bir ağaç gölgesi gibi karşımıza
çıkan “Ehl-i Beyt” adresinin mimarını hepiniz biliyorsunuz: Prof.
Dr. Haydar Baş.
Her şey dilde başlayıp dilde bitiyor.
Her şey kuşatıcı, birleştirici bir dilin mesajının dinlenmesinde bitiyor.
O dilin sahibi bugün Haydar Hoca.”
Okurumuz bu yazıdan sonra kısa, öz, hatta tek cümlelik ama kalın bir kitap hacminde bir yorum göndermiş, şöyle demiş:
“Sağolun, hep sizin gibi insanlar var olsun.”
Bizim gibi insanlar!
Bizim gibi insanların hep var olmasını, hep diri olmasını, hep yüksek sesle konuşmasını, hep ülkenin birlik ve dirliği için mücadele etmesini isteyen milyonlarca insan var ülkede, bunu biliyoruz.
Biz kimiz?
Biz, “Haydar Hoca’nın Tevhid Dili”ni, bir şanlı sancak olarak elinde taşıyan, sokak sokak, cadde, kasaba kasaba, köy köy, şehir şehir, dağ dağ gezdiren insanlarız.