Türkiye, en hayati devlet politikası olarak belirlediği
konularda, neredeyse hiçbir devleti ikna edip yanına çekebilmiş
değil. Özellikle etrafımızı kuşatan ve ülkenin geleceğini tehdit
eden ‘terör odakları’ konusunda Türkiye, diplomatik olarak
yapayalnız kalmış durumda.
Bunun o kadar çok örneği var ki;
Bir: PYD’ye ‘terör örgütü’ diyoruz. “PKK’nın uzantısı” diyoruz.
“Türkiye için tehdit oluşturuyorlar” diyoruz. Ama ABD olsun, Rusya
olsun PYD-YPG unsurlarını dost ve müttefik olarak kabul ediyor.
Rakka operasyonunu beraber yapacaklarını söylüyorlar. Türkiye’ye
“PYD lideri Salih Müslim’i Ankara’ya çağırıp muhabbet eden siz
değil miydiniz?” diye hatırlatıyorlar.
“Terörist PYD ise masaya oturan diz değil miydiniz?”diye
soruyorlar?
İki: PKK’ya ‘terörist’ diyoruz. “Ülkenin her tarafını nasıl kana
buladıklarını, asker, polis-sivil ayrımı yapmadan nasıl katliamlar
işlediklerini, şehirlerimizi hendeklerle doldurarak nasıl devlete
tuzak kurduklarını” anlatıyoruz ama Batının ‘PKK dostu’ olmasının
önüne geçemiyoruz. APO’nun posterleri Avrupa başkentlerinde
geziyor.
Ve tabi bize hemen açılım sürecini hatırlatıyorlar. Dağda
silahlarıyla gezen PKK’ları etkisiz hale getirmek isteyen askerlere
“sakın onlara dokunmayın” talimatı verilmesini, Kandil Dağı’na
çıkıp PKK elebaşlarıyla söyleşi yapan gazetecileri, Dolmabahçe’de
başbakanla açılım deklarasyonu imzalayan ‘bugün terör destekçisi
ilan edilenlerini’ “Öcalan, Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda
bulunuyor” diyen siyasetçileri hatırlatıyorlar.