Berkin Elvan’ın başına 2013 yılı Haziran ayında polisler tarafından fırlatılan gaz kapsülü isabet ettiğinde 15 yaşındaydı. 269 gün hastanede komada kaldıktan sonra vefat etti. Daha çocuktu. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmeyecek yaştaydı. Ailesi onun ekmek almak için fırına gittiğini söylüyordu. Polis ise panzerlere sapanla taş attığını iddia ediyordu. Şöyle veya böyle, ‘polisin gaz’ kapsülü Berkin’i öldürdü. Güneydoğu’da panzerlere taş atan çocukların yanına gidip çikolata veren polis, Mecidiyeköy’de gaz sıktı diye 15 yaşında bir çocuğunun ölümüne yol açtı. Yaşı 15’ti ve öldüğünde 16 kiloya düşmüştü! Kaldı ki Berkin’in polise taş attığına dair şu ana kadar hiçbir somut delil de ortaya konulmadı. Berkin’i komada yatarken bile rahat bırakmadılar. Terörist dediler, hain dediler, Alevi dediler, anasına babasına sövdüler. 15 yaşında bir çocuktu. Ölünce evine taziyeye giden olmadı devlet erbabından. Bu çocuk gerçekten ekmek almaya gittiyse ona sıkılan ‘gazın’ vebali kimin boynuna idi? Bu çocuk panzere taş attıysa dahi ‘taş atan çocuğu’ öldüren polise hesap sorulmayacak mıydı? Ve Eren Bülbül… Trabzonlu, hemşerim. Geçtiğimiz ay evinin önünde Maçka’da PKK’lılarca şehit edildi. O da 15 yaşındaydı. Türkiye’nin değil dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Maçka’daki köyünde çocukluğunu yaşayamadan, hayatının baharında, evlerinden erzak çalan PKK’lılar hakkında jandarmaya yol gösterirken alçakça öldürüldü. “O dağlarda PKK’nın ne işi vardı, PKK Güneydoğu’dan nasıl yol bulup da Karadeniz’de, üstelik Karadeniz’in en emniyetli şehri olarak bilinen Trabzon’un sınırlarında barınabiliyordu ve İHA’sıyla, SİHA’sıyla övünen devlet nasıl oluyordu da bundan haberdar olamıyordu?” diye sorgulamadan Eren’i toprağa verdik. Berkin teröristti, Eren kahramandı.