Yunan mahkemeleri Yunanistan’a sığınan darbeci Türk subaylarının iade edilmeyeceğini açıkladı. Cemaatin önemli isimlerinden Önder Aytaç, Mısır’da yakalanmış, Mısır hükümeti iadeyi aklının ucundan bile geçirmedi, Nijerya’ya gönderdi. NATO’da görevli Türk subaylar darbe girişimi sonrası, bulundukları ülkelere sığınma talebinde bulundu. İngiltere’de bulunan Türk subayları geri istedik, reddedildi. Belçika’da NATO karargâhında olanları istedik, reddedildi. Almanya’da bulunanları istedik, reddedildi. Hollanda’da bulunan Türk subaylarını istedik, reddedildi.
Fetullah Gülen’i ABD’den istiyoruz, oralı bile olmuyorlar.
FETÖ’nun 170 ülkede bulunan 3 bin civarındaki eğitim kurumunun kapatılması için bu ülkelere yaptığımız çağrıya olumlu cevap veren ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. (Bildiğim kadarıyla Azerbaycan, Somali, Pakistan ve Ürdün. Çad ise okulları bir vakfa devretti.) Kırgızistan bu yöndeki talebi ‘absürt’ diyerek anında reddetti. Oysa Türk dünyasındaki bu okulların CIA kontrolünde olduğu gerçeği karşısında en başta tedbir alması gereken ülkeler arasında yer almalıydı Kırgızistan.
Erdoğan iç siyasetteki bazı uygulamaları karşısında ‘yalnız’ kaldığını söylüyor ama dış politikada daha büyük yalnızlık içinde.
Türk cumhuriyetlerinden ABD’ye, Afrika ülkelerinden Yunanistan’a, Avrupa ülkelerinden Asya’ya kadar onlarca ülke Türkiye’nin darbe konusundaki hassasiyeti karşısında duyarsız, tepkisiz ve Türkiye’nin politikalarına uzak bir yerde duruyor.
Bu gerçek karşısında Türk dış politikasına yön verenlerin bu ülkeleri teker teker suçlayıp hedef tahtasına koymak yerine aynaya bakıp “nerede hata yaptık” demesi gerekmez mi?
Mesela Türkiye’nin kadim düşmanı olan Yunanistan’a sığınan subaylarımızın iade edilmesini beklemek aşırı hayalcilik değil miydi? Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusuna ihanet ederek Selanik’i Yunanistan’a teslime eden Hasan Tahsin Paşa’nın kabrini Yunan Kara Kuvvetleri’ne ait bir müzede tutan Yunanistan’dan, darbeci subayları iade edeceklerini beklemek ve kamuoyunu bu yönde dezenformasyona tabi tutmak doğru bir politika mıydı?
“Ey ABD! Ya PYD’yi tercih et, ya da Türkiye’yi!” diye haykırmamıza rağmen, Suriye’deki PYD karargâhlarına gözümüzün içine sokarcasına Amerikan bayrağı astıran ABD’den Gülen’i teslim edeceğini beklemek saflık değil mi?
Kendi besleyip büyüttüğü bir canavarı neden bize teslim etsin?
Ya da son aylarda aramızda hakaret ve küfrün tavan yaptığı, ipleri koparmak üzere olduğumuz AB ülkelerinden ve tam da idamın geri gelmesi tartışmaları yaşanırken, sığınmacı subayların iade edilmesini bekleyecek kadar akıl fakiri insanlar nasıl diplomasimize yön verebiliyor?