Başbakan Davutoğlu, ne yapıp edip bölünmenin eşiğine getirdiği Güneydoğu’ya müthiş projeler vaat ediyor. “Biz” diyor, “Cizre ve Silopi’yi özgürlük alanı haline getireceğiz.” Cizre’de ve Silopi’de memurlara mesaj atarak “ilçeyi terk edin, seminere katılacaksınız” diyerek bölgenin PKK’nın elinde olduğunu devlet kanalıyla ilan edenler “özgürlük alanından” bahsediyorlar! Doğrudur, orada özgür bir alan var ama o alan “PKK’lıların özgür alanı.” Davutoğlu, 3 ay önce “terörün belini kırdık” dediydi ama gelişmeler gösteriyor ki terörün değil, devletin beli kırıldı. Zira Güneydoğu’nun pek çok yerinde devlet yok. Devlet, Güneydoğu’da ilçelere, mahallelere, sokaklara giremiyor. Bugün “devletin kaçtığı” Cizre ve Silopi’de, 25 yıl evvel asteğmen olarak görev yaptım. PKK’nın eylemlerinin en zirvede olduğu yıllardı o yıllar ve her iki ilçede de devlet vardı. Otorite vardı. Okul vardı, öğretmen vardı. Asker ve polis her noktaya girebiliyordu. Bugün Cizre ve sokakları PKK’nın kontrolüne geçti. Bir yerde devletin meşru varlığının en temel göstergesi olan öğretmenlerin görevlerini bırakıp başka yerlere gitmesi isteniyor. Cizre ve Silopi adım adım Büyük Ortadoğu Projesi’nde Kürdistan provasının son alevlerinin tutuştuğu arena oluyor. Dünyanın en tehlikeli çatışma alanlarından biri haline gelmiş Güneydoğu’ya, ülkenin değişik yerlerinden geçici görevle polisler gönderiliyor. Hayatlarında ilk defa Doğu’yu görmüş, ilk defa çatışma ile karşılaşan polisler ağır kayıplar veriyor. Bölgede askerler de olaylara müdahalede son derece isteksiz. Hakan Takan Yeni Çağ’da yazdı: “Genelkurmay, Kara Kuvvetleri’nden generaller, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden üst düzey bürokratlar ve Van’daki Kolordunun komutanı ile yapılacak operasyonlar enine boyuna değerlendirildi.