İnsanlar ölüyor kitleler halinde. Onlarcası, yüzlercesi birden ölüyor. Ve kalem başka bir şey yazmaya varmıyor. Ölenler için ağıt yakanların feryadı semayı kaplıyor, yurdun her köşesine yayılıyor, her hanede gözyaşı oluyor, çığlık oluyor. Türkiye, can güvenliğinin olmadığı, insanların sokağa çıkmaktan korktuğu, başkentte, ülkenin merkezi olarak nitelenen yerlerde ardı ardına bombaların patladığı bir coğrafya haline getirildi ve bizi yönetenler hiçbir şey olmamış gibi “endişe etmeyin” diyorlar. Endişe etmeyin! Ankara’da patlayan bombadan sonra orta yere saçılan haberlerden anlıyoruz ki; Milli İstihbarat Teşkilatı Kızılay’da böyle bir olay olacağını bildirmiş. Genelkurmay İstihbaratı böyle bir olay olacağını raporlamış. Emniyet İstihbaratının keza raporu varmış. ABD elçiliğinin haberi varmış. Bırakın istihbaratı, TÜRGEV’in başında bulunan Bilal Erdoğan bile üyelerine “bomba ihbarı var, bugün Kızılay’a yaklaşmayın” mesajı göndermiş. Bu olayın failleri belli: Uyuyan devlet kurumları. Uyuyan güvenlik bürokrasi. Uyuyan hamasi siyaset. Gaflet deyin, dalalet deyin, başka şey deyin ne derseniz deyin. Başbakanımız, “Sur’u, Toledo gibi yapacağız” demişti. Toledo malumunuz İspanya’da şirin bir kent. Sur, Toledo olamadı ama Ankara, Şam oldu. Diyarbakır, Halep. Şırnak, Deyrezzor. Cizre, Humus. Tebrikler, başardınız! Açılım politikası ile PKK’yı palazlandırdınız, Suriye politikası ile onlarca isyancı çeteyi bu topraklara musallat ettiniz.