15 Temmuz darbe girişinden sonra unutmaya yüz tutan bir gerçeği tekraren gündeme getirmek ve devletin bütün kurumlarının bu gerçeğin üzerine hassasiyetle gidişini temin etmek zorundayız.
Evet, FETÖ devlete karşı bir darbe girişinde bulundu ama çok iyi biliyoruz ki bu çete, 15 Temmuz darbesinden önce, yıllar boyu süren asıl darbe denemesini İslam dini üzerinde yaptı.
Bu çete, İslam dininin temel itikat ve amel kurallarını kökten değiştirmek için ellerindeki bütün imkânları seferber etti.
Sözde ilahiyatçıları kullanarak, ayetlerde hermenetiği gündeme getirip bazı ayetlerin bugün geçersiz olduğunu savundular.
Müslüman kızlarla Hıristiyan erkeklerin evlenmesi Kuran’a göre kesin yasak hükmünde iken bunu reddedip, Müslüman kızları Hıristiyanlarla evlendirdiler.
Hıristiyanların da cennete gireceğini ilan ettiler.
Hz. Muhammed’e inanmayanlara da rahmet nazarıyla bakmaya davet ettiler.
Vatikan’ın misyonerlik misyonunun bir parçası olmayı şerefle kabul ettiler.
Bütün bu konu başlıklarını bu köşede defalarca gündeme getirip ayrıntılarıyla ve yüzlerce belgeyle kim bilir kaç kez aktardık.
Cemaatin okullarından kafileler halinde öğrencilerin kiliselere sözüm ona ziyaret adı altında taşınmaları boşuna değildi.
Yukarıda bir bölümünü anlattığım bütün hadiseler ve bilhassa Vatikan’da somutlaşan dinlerarası diyalog görevi baştan sona bir misyon ve vazife gereği idi.
Osmanlı’nın son asırlarında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı tarafından görevlendirilen ve İslam’ı içten kemirerek devletin birlik ve beraberliğini baltalamaya çalışan ajan Humpher’ın 18. yüzyıldaki görevi ne idiyse, FETÖ ve bağlılarının günümüzdeki görevi o idi.