Kilis, savaş hattına girmiş durumda. Acı ama gerçek bu. Zalim dedikleri Esad’a savaş açarak, Baas rejiminin otoritesini yok ederek, ittifak yaptıkları çetelere teslim ettikleri Suriye sınırından atılan füzeleri telaşla seyrediyorlar.
Bugüne kadar Kilis’te 17 can kaybı var. 45 roket atılmış. Kilis’in neredeyse bütün mahalleleri roket tehdidini yaşamış. Okullara, sağlık ocaklarına, evlere, sığınmacı çadırlarına yani her yere düşmüş bu roket mermileri. Sınır boyundaki Mardin, Gaziantep, Hatay’a bağlı diğer ilçelerde de benzer durumun yaşanmayacağına dair hiçbir garanti yok.
Peki, IŞİD neden saldırıyor?
Neden düne kadar gayet iyi diyaloglar kurduğu Türkiye’ye saldırıyor? “Süleyman Şah türbesine iki füze atalım, Esad rejimi attı deyip, Suriye’ye gireriz” şeklindeki ses kayıtlarının içimizdeki şüphe baki kalmakla birlikte IŞİD’in bu saldırıları yapmasının tek sebebi, “Türkiye tarafından adım adım terk edilmek üzere olduğunu” görmesi.
Başta petrol ticareti olmak üzere örgütün hayatta kalmasını sağlayan ve başlangıçta en önemli destekleyicilerinden, hayat kaynaklarından, kirli işler müttefiklerinden olan Türkiye’nin, batının baskısı ile örgütü satma noktasına gelmesi IŞİD için affedilir bir şey değil.
Kilis bombaları bu ihanetin eseri!
Asıl tehlike ise Türkiye’nin benzer ittifaklar içinde olduğu Nusra ve diğer çetelerin de benzer şekilde öfkeye kapılması durumunda sınırda ve ülke içinde yaşanacak kaosun boyutu.
Nusra Cephesi, Türkiye’nin Suriye’deki en önemli dostlarından ve batı tarafından ılımlı muhalefet olarak kabul edilmeyip ateşkesin dışına itilmiş durumda. Türkiye, Suriye savaşının kendi topraklarında yarattığı kaosu ve batının baskılarını bahane ederek Nusra’ya bağlı çetelerden desteğini çekmeye başladığı anda bu defa bu kanlı örgütün attığı füzelerin haberini konuşmaya başlayacağız.
Ve hatta Halep’i fethetmek için kurulan Fetih Ordusu’nun, Ahraru Şam’ın.
Ve hatta başlangıçta lideri Salih Müslim’in Ankara’da kırmızı halılar serilerek karşılanan PYD’nin.