Muharrem Bayraktar Gazeteoku

Ortadoğu’daki ateşe bir de bu açıdan bakın

Dünyanın değişik yerlerinde her gün terörün ya da savaşın çemberinde yüzlerce insan ölüyor. Binlerce insan değişik hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Nereden ve nasıl...

22 Ocak 2016 | 199 okunma

Dünyanın değişik yerlerinde her gün terörün ya da savaşın çemberinde yüzlerce insan ölüyor. Binlerce insan değişik hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Nereden ve nasıl çıktığı bilinmeyen virüsler farklı coğrafyalarda kitleler halinde ölümlere yol açıyor.
Sonuçta da bu ölümlerle dünyada ‘nüfus azalıyor.’

Geçmişten beri, gerek savaşların körüklenmesiyle gerek biyolojik yollarla meydana gelen ölümlerin artması için bir karanlık operasyonun olup olmadığı hep tartışılagelmiştir.

Bu konuda farklı coğrafyalarda yaşayan insanların kafasında derin kuşkular var.

“ABD’nin ünlü tıp dergisi Jaids’te 2005 yılı Ekim ayında yayınlanan bir araştırma siyahların, AIDS virüsünün hükümet tarafından laboratuvarda üretildiğini düşündüğünü ortaya koydu. Ülkedeki siyah nüfusun yüzde 16’sı virüsün siyahlardaki nüfus artışını kontrol etmek amacıyla üretildiğini savunuyor. Yüzde 15’i de bunu bir çeşit soykırım olarak görüyor.

Rand Enstitüsü ve Oregan Eyalet Üniversitesi uzmanları tarafından yapılan araştırmaya göre de siyahların yüzde 60’ı hastalıkla ilgili bazı bilgilerin gizlendiğine inanıyor. Yüzde 53’lük kesim de AIDS’in tedavi edilebilir olduğunu, ancak yoksul siyahların tedavi edilmediğini düşünüyor. Siyah nüfusun bu isyanı aslında son derece yerinde ve hiç de ütopik değil. HIV virüsü ile yapılan şey tam anlamıyla bir soykırım.

Eski bir ABD subayı olan ve Amerika’nın arka planını ortaya koyan yazılarından dolayı 5 Kasım 2001’de polislerce öldürülen William Cooper’in şu satırlarını okuyalım: “Devlet Departmanı’nın kirlilik işleri ofisine (OPA) bağlı Latin Amerikan dava memuru Thomas Ferguson şu beyanatta bulundu: Tüm çalışmalarımızın arkasında bir tek amaç yatıyor; nüfusu azaltmalıyız. Bunu ya bizim yolumuzla yaparlar, güzel-temiz yöntemlerle, ya da başlarına El Salvador, İran ya da Beyrut’taki gibi belalar açılır. Nüfus politik bir konudur. Nüfus kontrolden çıkarsa, azalması için otoriter bir yönetim gerekir; hatta faşizm” (Apokalips’in Atlıları, N. Cooper, Selis Kitapları).

Bu faşist yöntemin nasıl olacağını ise Roma Kulübü’nden Dr. Avrelio Peccei tarafından yapılan gizli önerilerde yatıyor. “Asıl öneri, bağışıklık sistemine saldıran ve böylece aşısının üretimini etkisiz kılan bir mikrop geliştirmekti. Mikrobun, aşı ve tedavinin geliştirilmesi için emir verildi. Mikrop, genel nüfus, aşı yönetici elitler ve tedavi de yeterince insanın öldüğüne karar verildiğinde hayatta kalan hastalar için kullanılacaktı.”

Çok ilginçtir, bütün bu gelişmeler olurken 9 Haziran 1969’da ABD Temsilciler Meclisi Tahsisat Alt Komitesi’ne konuşan Dr. D. M. McArtor, gelecek 5–10 yıl içinde üretmeye başlayacakları, insan bağışıklık sistemini çöküntüye uğratacak biyolojik ajan çalışmaları için 10 milyon dolar istemektedir. Bu çalışmaların ardından Afrika kıtası 1977’de çiçek hastalığına tutuldu. Aşısı Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlandı. Dr. Robert Strecker’e göre, ‘tedavi edilmezse, 15 yıl içinde Afrika’daki nüfusun tamamını öldürecek kadar tehlikeli’ bir vaka idi bu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Rum Abdurrahman Atatürk’e karşı! 09 Aralık 2017 | 1.064 Okunma Bir delikten iki defa ısırılmayacaksın! 06 Aralık 2017 | 228 Okunma Zerrab ve ötesi 04 Aralık 2017 | 291 Okunma Kumpas 01 Aralık 2017 | 266 Okunma Esad’la kucaklaşmaya doğru 25 Kasım 2017 | 191 Okunma