Bugün siyasi gündemimiz maalesef “önüne yatmak” kavramı üzerine yoğunlaştı. Bu kavram Türkiye gündemine eski bir bakanımızın “Rıza’nın önüne yatarım” diyerek onu sahiplenmesini ortaya koyduğu telefon kayıtları ile yerleşti. Ve zaman içinde çok da kanıksandı. Vatandaşlarımız bir bakanın, İran asıllı bir işadamı için söylediği bu ifadeyi duymazdan geldi. Oysa Zerrab’ın ortağı olan Babek Zencani’nin İran’da yargılandığı ve idama mahkûm edildiği davada yaptığı itiraflar dudak uçuklatan boyuttaydı. Zencani, İran’a uygulanan ambargo yıllarında İran’ın petrol ticaretinin altına dönüştürülmesinin de hikâyesini anlattı ve 3 Türk bakana 137 MİLYON DOLAR rüşvet verdiğini söyledi. Hatta daha da dehşet verici ifadeler kullanarak Türkiye’de 8.5 milyar dolar rüşvet dağıttığını anlattı. Dikkat! Yazıyla yazayım: Sekiz buçuk milyar dolar! Bu haftaki Nokta dergisinde bu konu ilgili geniş bir araştırma var. İran’ın bu gizli ticaretten 200 milyar dolar kaybı olduğu söyleniyor. Derginin haberine göre Türkiye’de, İran’da ve 3. Dünya ülkelerinde kaybolan, iç edilen bu paraların büyük kısmı rüşvet olarak verilmiş, bir kısmı Suriye’deki muhalif gruplara dağıtılmış. Bu kadar büyük paraların döndüğü kara para aklama dünyasında “birilerinin önüne yatmak” için çırpınma gayretini doğal karşılamak lazım! Peki, İran’dan çıkartılan petrol, İran’a tekrar altın olarak nasıl girmiş? O süreç de şöyle işlemiş: