Anayasa değişikliği paketi referanduma gidiyor ama ülkede ilk defa bir referandum/seçim süreci büyük korku ve endişelere gebe.
Hiçbir şey normal seyrinde gitmiyor.
Evet diyenler ve hayır diyenler arasında derin kutuplaşmasının ayak sesleri duyuluyor.
Sanatçılar, futbolcular, gazeteciler arasında anayasaya evet diyecek olanları destekleyen medya ile hayır diyenleri desteleyen medya arasında daha şimdiden “hain, gafil, provokatör” suçlamaları havada uçuşuyor.
Kimin kime neden hain, kimin kime neden gafil dediği belli değil.
Türk milleti, nasıl kumar oynadığını zevkle anlatan bir futbolcunun neden evet dediğine ya da sanat diyerek soyunmayı marifet sayan bir sanatçını neden hayır dediğine bakarak oy kullanmamalı.
Kendi iradesi, kendi vicdanı, kendi kararı ve ülkenin geleceğine yönelik kendinin verdiği değer kararında etkin olmalı.
Televizyon televizyon dolaşan ekran güllerinin anayasa paketi içinde ne olduğunu doğru dürüst bildiğinden emin değilim.
“Evet dersem ikbalim iyi olur, devletten daha imkânlar alırım” diye düşünen sanatçılarla “ben zaten katıksız bir muhalifim” diyenler yakında yumruk yumruğa gelebilir.
Neticede bir halk oylaması yapılacak ve sonuç nasıl çıkarsa çıksın bu oylamanın “çok sert” sonuçları olacak.
Ancak asıl mesele referandumun herkesin fikirlerini cesaretle söyleyebileceği bir zeminde meydan gelmesi ve bu zemini oluşturacak adımların atılması.
Maalesef bu zemin şu an yok.
Bu zeminin oluşturulması elbette hükümetin görevi.
Her geçen gün daha da sertleşecek olan referandum süreci tartışmalarında bu zeminin oluşturulması en az halk oylaması kadar önemli bir durum.