Bu satırları yazdığım saatlerde, Fırat Kalkanı harekâtında, TSK desteğindeki ÖSO unsurları El Bab’a 2 km kadar yaklaştılar. Gelen haberler eğer abartılı değilse, El Bab’ın düşmesi an meselesi. Gerçi bugüne kadar “an meselesi” olarak bildirilen zaman dilimlerinin ayları bulduğuna çok şahit olduk ama biz yine gelen haberleri “doğru” kabul ederek
El Bab kritik bir yer. Bu bölge, PYD’nin Türkiye sınırında elde ettiği Kobani ve Cezire kantonlarıyla, Hatay’ın karşısında bulunan Afrin kantonunu birleştirmek için kritik bir noktada yer alıyor. El Bab düşünce Kürt koridoru birleşecek demektir.
Türkiye de haklı olarak bu koridorun birleştirilerek sınır boyunca bir Kürt devletinin oluşmasına karşı çıkan politikalar ortaya koyuyor. Gerçi, Barzani peşmergelerinin PYD ile el ele vererek Kobani’yi ele geçirmek için Türk topraklarını lojistik hattı olarak kullanmasını henüz unutmadık ama neyse!
Hülasa Türkiye, ortaya koyduğu hatalı politikalarla sınır hattımızda oluşan Kürt koridorunu önlemek ve bu sınırın yeniden “BEŞAR ESAD’IN HAKİM OLDUĞU GÜNLERDEKİ” haline dönmesi için “şehit” veriyor.
Yani sınır hattını 5 yıl öncesi duruma döndürmek için savaşıyoruz ama ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın ve birçok Avrupa ülkesi askerilerinin cirit attığı komşu topraklarda bunu tamamen başarmamız çok ama çok zor.
Türkiye, ısrarla PYD’nin Fırat’ın batısına geçmemesi için uyarılarda bulundu ve bu durumu kırmızı çizgilerimizin ihlali olarak ilan etti. Oysa PYD’liler geçtiğimiz ağustos ayında Münbiç’i alarak kırmızı çizgilerimizi çoktan ihlal etmişlerdi.